6 Mayıs 2014 Salı

Neden Acaba?

Bir dakika ile vapur kaçırdınız mı hiç? En sevdiğiniz diziye yetişmek için koştuğunuzda son bir dakikası kaldığında ne hissettiniz?  Peki ya sevdiğinizi söylemediğiniz birini kaybederseniz? Yarın ya çok geç olursa?

Çok yaramaz bir çocukmuşum ben. Eskişehir'de geçti çocukluğum. Anneannem, dedem ve dayım ile birlikte. O zamanlar yazın gelmesini aynı şimdiki kadar çok isterdim. Çünkü yaz gelince ben çiçekli sepeti olan bisikletime kavuşurdum. Bisikletime kavuşmak demek bayırdan aşağı inerken özgürlüğün doruğuna çıkmak, arka sokakları keşfetmek, dedemden azar işiteceğimi bile bile o gizli yerlere gitmek demekti. Bir de yazlardan bana kalan en daimi hatıralar dizlerimdeki yaralardı. Sürekli bisiklete çizdirdiğim dizlerim, düşünce kanayan diz kapaklarım vardı çocukluğumda. Bir yerim acıdığında hiç ağlamazdım ben, geçmesini de beklemezdim ; kalkar tekrar bisiklete binerdim. Çünkü beni iyi eden şey dinlenmek değil, bisiklete binmekti.Hayallerimi kurduğum çiçekli bisikletime...

Aradan çok zaman geçti, bisikletim yaşlandı, ben büyüdüm, hayallerim büyüdü :) O zamandan bu yana değişmeyen tek bir şey var sanırım, o da benim sabırsızlığım. Duramıyorum işte, o zamanlar sabırsızlıkla kalkıp nasıl bisikletime biniyorsam , şimdilerde de canım ne kadar yansa da inatla devam ediyorum düşüp tekrar kalkmaya ; hem de yaralarıma aldırmaksızın. Söylemeliyim diyorum geç kalmadan sevdiğimi, olay büyümeden anlatmalıyım diyorum kızgınlığımı. Çabuk olmalıyım diyorum hep, ya bir gün geç kalırsam diye geçiyorum  içimden. Ya bir gün geç kalır da sahip olduğum güzel şeyleri kaybedersem diyorum kendi kendime. Ve sonra gururumu çiğnemiş, duygularımı söylemiş buluyorum kendimi . Sonra diyorum ki karşımdaki da seviyorsa söylemeli bence. Yanılıyor muyum sizce?

Her insan sevildiğini duymayı bekler, ruhu okşansın diye bekler beklemeyi de geç ister bunları. İnsanlar birbirlerinin ruhlarına dokunmuyorlar çoğu zaman.  Elbet bir gün söylerim diyorlar belki de, ya da gösteriyorum ya ne gerek var diyorlar içlerinden ve çoğu kez o en güzel iki kelimeyi "seni seviyorumu" kendilerine saklıyorlar. Sevdiğin birine söylenebilecek ve ona kendine iyi hissettirebilecek o iki kelimeyi kendine saklamak büyük bencillik değil mi sizce de? Ailemize, arkadaşlarımıza hatta kendimize bile çoğu zaman söylemiyoruz. Akıl edemiyoruz belki de sevginin en güçlü ilaç olduğunu. Çiçeği yeşertecek, hasta insanı ayağa kaldırabilecek, bir insanı depresyondan çıkarabilecek tek ilaç varsa o da sevgi değil midir? Neden bu kadar cimriyiz bu cümleyi kullanırken peki?Kıymetini mi bilmiyoruz yakınlarımızın? Korkuyor muyuz acaba yanlış anlaşılmaktan?

Bence hazır sevdiklerimiz yanımızdayken kıymetlerini bilelim.  Eğer bir gün o en yakınımızdakilerin kalbini kırarsak ve yarın çok geç olursa keşke demeyelim sonra. Ne vapuru kaçırdıktan sonra dediğimiz keşkelere, ne de kaçırdığımız diziden duyduğumuz üzüntüye benzer olmaz üzüntümüz çünkü. Şimdi size soruyorum? Neden söylemez insan sevdiğine sevdiğini?








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder